loading
idiyopatik jinekomasti

İdiyopatik Jinekomasti Nedir ve Bu Tanı Nasıl Konur?

“İdiyopatik jinekomasti” terimi, erkeklerde meme glandüler (salgı bezi) dokusunun iyi huylu (benign) büyümesiyle karakterize olan jinekomastinin, yapılan kapsamlı ve sistemli tıbbi değerlendirmelere rağmen, altta yatan herhangi bir bilinen veya saptanabilir nedenin (fizyolojik, patolojik veya farmakolojik [ilaç kaynaklı]) bulunamadığı durumlarda kullanılan bir tanısal sınıflandırmadır. Başka bir deyişle, jinekomastiye yol açabilecek tüm olası etiyolojik (nedensel) faktörler – örneğin, fizyolojik dönemler (yenidoğan, puberte, yaşlılık), hormonal bozukluklar (hipogonadizm, hipertiroidizm, hiperprolaktinemi), ilaç kullanımı (spironolakton, simetidin, anabolik steroidler vb.), sistemik hastalıklar (karaciğer sirozu, böbrek yetmezliği), hormon salgılayan tümörler (testis, adrenal, hipofiz tümörleri) – dikkatlice araştırılıp dışlandıktan sonra, geriye kalan ve nedeni o anki tıbbi bilgi ve tanısal imkanlarla açıklanamayan jinekomasti vakaları “idiyopatik” olarak kabul edilir.

İdiyopatik Jinekomastinin Tanımı ve Temel Özellikleri

Bir Dışlama Tanısıdır (Diagnosis of Exclusion): İdiyopatik jinekomasti, pozitif bir bulguya dayanan bir tanıdan ziyade, diğer tüm bilinen nedenlerin ekarte edilmesiyle ulaşılan bir sonuçtur. Bu nedenle, tanı süreci oldukça kapsamlı ve dikkatli bir değerlendirmeyi gerektirir. Doktorlar, hastanın detaylı tıbbi geçmişini, kullandığı tüm ilaçları (reçeteli, reçetesiz, bitkisel takviyeler, yasa dışı maddeler), alkol ve madde kullanım alışkanlıklarını, aile öyküsünü ve sistemik hastalık belirtilerini sorgular. Ardından kapsamlı bir fizik muayene (meme muayenesi, testis muayenesi, tiroid muayenesi, karaciğer ve böbrek hastalığı bulguları vb.) yapılır.

Son olarak, jinekomastinin nedenini aydınlatmaya yönelik bir dizi laboratuvar testi (tam kan sayımı, biyokimya paneli, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri, tiroid fonksiyon testleri, tam bir hormon profili [testosteron, östradiol, LH, FSH, prolaktin, hCG, SHBG]) ve gerekirse görüntüleme yöntemleri (meme ultrasonografisi, mamografi [özellikle şüpheli bulgular veya ileri yaş varsa], skrotal ultrasonografi [testiküler patoloji şüphesi varsa]) uygulanır. Eğer tüm bu değerlendirmeler sonucunda jinekomastiye neden olabilecek spesifik bir faktör veya durum tanımlanamazsa, o zaman idiyopatik jinekomasti tanısı konulabilir.

Görülme Sıklığı (Prevalans)

Jinekomastinin nedenleri arasında idiyopatik vakaların oranı, farklı çalışmalarda ve hasta popülasyonlarında değişkenlik göstermekle birlikte, tüm jinekomasti vakalarının yaklaşık %10 ila %25’ini, hatta bazı serilerde daha fazlasını oluşturabileceği belirtilmektedir. Bu oran, yapılan değerlendirmenin ne kadar kapsamlı olduğuna, hastanın yaşına ve kullanılan tanı kriterlerine göre değişebilir.

Etkilenen Yaş Grupları

İdiyopatik jinekomasti her yaş grubunda görülebilmekle birlikte, özellikle adolesan (ergenlik) dönemi sonrası kalıcı hale gelen ve başka bir nedenle açıklanamayan jinekomastilerde veya ileri yaşlarda (yaşlılık jinekomastisi de bir fizyolojik durum olmasına rağmen, bazen belirgin bir hormonal değişiklik saptanamayabilir) ortaya çıkan ve nedeni bulunamayan jinekomasti vakalarında bu tanı daha sık düşünülür. Fizyolojik jinekomasti dönemleri (yenidoğan, pubertal, yaşlılık) dışında ortaya çıkan ve etiyolojisi saptanamayan vakalar bu kategoriye girer.

Klinik Görünüm

İdiyopatik jinekomastinin klinik görünümü, diğer nedenlere bağlı jinekomastilerden farklılık göstermez. Tek taraflı (unilateral) veya daha sık olarak iki taraflı (bilateral), simetrik veya asimetrik olabilir. Meme dokusunda hassasiyet veya ağrı (mastalji) eşlik edebilir veya etmeyebilir. Meme dokusunun miktarı, hafif bir dolgunluk hissinden, belirgin ve kadınsı bir meme büyümesine kadar geniş bir yelpazede değişebilir.

İdiyopatik Jinekomastinin Altında Yatan Olası, Henüz Tam Anlaşılamamış veya Rutin Testlerle Saptanamayan Mekanizmalar

İdiyopatik jinekomasti tanısı, mevcut bilgi ve teknolojiyle “nedeninin bilinmediği” anlamına gelse de, altta yatan bazı henüz tam olarak anlaşılamamış, rutin laboratuvar testleriyle ölçülemeyen veya daha karmaşık genetik/çevresel etkileşimlere bağlı mekanizmaların rol oynayabileceği düşünülmektedir:

1. Meme Dokusunun Östrojene Karşı Artmış Lokal Duyarlılığı veya Androjenlere Karşı Azalmış Yanıtı

Bazı bireylerde, kan dolaşımındaki total östrojen ve androjen seviyeleri normal sınırlar içinde olsa bile, meme dokusundaki östrojen reseptörlerinin (ER-alfa ve ER-beta) sayısında, yapısında veya duyarlılığında (afinitesinde) bir artış olabilir. Bu durum, normal düzeydeki östrojenlerin bile meme glandüler dokusunu aşırı derecede uyarmasına ve proliferasyona (büyümeye) neden olabilir. Benzer şekilde, meme dokusundaki androjen reseptörlerinin etkinliğinde bir azalma veya androjen sinyal ileti yollarında bir bozukluk da, androjenlerin normal baskılayıcı etkisini azaltarak göreceli bir östrojen etkisinin baskın hale gelmesine ve jinekomastiye yol açabilir. Bu tür lokal doku düzeyindeki değişiklikler, rutin kan testleriyle saptanamaz.

2. Meme Dokusunda Lokal Aromataz Enzimi Aktivitesinde Artış

Aromataz enzimi, androjenleri (testosteron ve androstenedion) östrojenlere (östradiol ve östron) dönüştüren kilit bir enzimdir. Bu enzim sadece periferik yağ dokusu, karaciğer gibi organlarda değil, aynı zamanda meme dokusunun kendisinde de (hem glandüler hem de yağlı komponentte) bulunur ve lokal östrojen üretimine katkıda bulunur. İdiyopatik jinekomastili bazı bireylerde, sistemik (kan dolaşımındaki) hormon seviyeleri normal olmasına rağmen, meme dokusundaki lokal aromataz enziminin aktivitesinin genetik veya edinsel nedenlerle artmış olabileceği ve bu durumun lokal östrojen üretimini artırarak (intrakrin veya parakrin etki) jinekomastiye yol açabileceği teorize edilmiştir.

3. Hormon Metabolizmasında veya Biyoaktivitesinde Saptanamayan İnce Değişiklikler

Standart laboratuvar testleriyle ölçülemeyen, hormonların sentezi, salınımı, kanda taşınması (örneğin, SHBG’ye bağlanma oranlarındaki ince farklar), doku düzeyinde metabolize edilmesi veya hormonların biyoaktivitesindeki (etkinliğindeki) bireysel farklılıklar rol oynayabilir. Örneğin, östrojen metabolitlerinin oranlarındaki değişiklikler veya androjenlerin daha az aktif formlara dönüşümündeki artış gibi durumlar, genel hormonal dengeyi etkileyebilir.

4. Genetik Yatkınlık ve Polimorfizmler

Bazı ailelerde jinekomastiye daha sık rastlanması veya belirli etnik gruplarda jinekomasti prevalansının farklı olması, genetik faktörlerin de bu duruma yatkınlıkta rol oynayabileceğini düşündürmektedir. Östrojen reseptör genlerindeki (ESR1, ESR2), androjen reseptör genindeki (AR), aromataz enzimini kodlayan gendeki (CYP19A1) veya hormon metabolizmasında rol oynayan diğer genlerdeki yaygın genetik varyasyonlar (polimorfizmler), bireylerin hormonlara verdiği yanıtı veya hormon seviyelerini etkileyerek onları jinekomastiye daha duyarlı hale getirebilir. Ancak, bu alandaki araştırmalar henüz başlangıç aşamasındadır ve idiyopatik jinekomasti ile spesifik genetik belirteçler arasında kesin bir ilişki kurmak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.

5. Fark Edilmeyen veya Tanımlanamayan Çevresel Faktörler ve Düşük Doz Endokrin Bozucu Kimyasallara (EDC’ler) Maruziyet

Günlük hayatta maruz kalınan, ancak rutin taramalarda saptanamayan, gıdalarda, su kaynaklarında, kişisel bakım ürünlerinde, plastiklerde veya çevresel kirlilikte bulunabilen düşük dozda östrojen benzeri etkilere sahip kimyasallara (xenoöstrojenler) veya genel olarak endokrin sisteminin normal işleyişini bozan kimyasallara (EDC’ler) kronik maruziyetin, teorik olarak hormonal dengeyi etkileyerek jinekomasti gelişimine katkıda bulunabileceği düşünülmektedir. Ancak, bu tür düşük doz maruziyetlerin idiyopatik jinekomastideki kesin rolü ve klinik önemi belirsizdir ve kanıtlanması oldukça zordur.

İdiyopatik jinekomasti, altta yatan bilinen bir nedenin saptanamadığı durumları tanımladığı için, tedavi ve yönetim stratejileri genellikle semptomların giderilmesine, estetik görünümün iyileştirilmesine ve hastanın yaşam kalitesinin artırılmasına odaklanır. Yaklaşım, hastanın yaşına, jinekomastinin şiddetine ve süresine, eşlik eden semptomlara (ağrı, hassasiyet) ve durumun hasta üzerindeki psikososyal etkilerine (beden imajı, özgüven, sosyal yaşam) bağlı olarak bireyselleştirilir:

Gözlem (Watchful Waiting)

• Özellikle hafif derecede, asemptomatik (belirti vermeyen) ve hastayı estetik veya psikososyal açıdan çok fazla rahatsız etmeyen idiyopatik jinekomasti vakalarında, özellikle de durumun adolesan dönemde yeni başlamış olduğu veya stabil kaldığı durumlarda, bir süre (örneğin, 6-12 ay) sadece gözlem ve düzenli doktor takibi önerilebilir.

• Bu yaklaşımın amacı, jinekomastinin seyrini izlemek ve bazı vakalarda görülebilen kendiliğinden gerileme potansiyeline zaman tanımaktır. Ayrıca, bu süre zarfında hastanın yaşam tarzı değişiklikleri (kilo kontrolü, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz) konusunda teşvik edilmesi, genel sağlık durumunu iyileştirebilir ve psödojinekomasti komponenti varsa bunun azalmasına yardımcı olabilir.

• Eğer gözlem süresi sonunda jinekomastide bir gerileme olmazsa veya durum kötüleşirse ya da hasta psikososyal olarak daha fazla etkilenmeye başlarsa, diğer tedavi seçenekleri gündeme gelir.

Tıbbi (İlaçla) Tedavi

Tıbbi tedavi, genellikle jinekomastinin erken ve proliferatif (aktif glandüler büyüme olan, genellikle hassasiyet veya ağrının eşlik ettiği) evrelerinde, özellikle cerrahi tedavi düşünülmüyorsa veya cerrahiye bir alternatif olarak denenebilir. İdiyopatik jinekomastide medikal tedavinin etkinliği kişiden kişiye değişir ve genellikle sınırlıdır, özellikle uzun süredir devam eden ve fibrotikleşmiş vakalarda.

• Selektif Östrojen Reseptör Modülatörleri (SERM’ler): En sık kullanılan ve genellikle en umut verici sonuçları sunan ilaç grubudur.

• Tamoksifen Sitrat: Meme dokusundaki östrojen reseptörlerini bloke ederek östrojenin proliferatif etkisini engeller. Özellikle ağrı ve hassasiyeti azaltmada ve glandüler dokuyu bir miktar (%20-80 arasında değişen oranlarda) küçültmede etkili olabilir. Genellikle günde 10-20 mg dozunda, 3-6 ay süreyle kullanılır. Yan etkileri arasında sıcak basması, bulantı ve nadiren tromboembolik olaylar (kan pıhtısı) riski bulunabilir.

• Raloksifen: Tamoksifene benzer bir etki mekanizmasına sahip olup, bazı çalışmalarda jinekomasti tedavisinde umut verici sonuçlar vermiştir ve tamoksifene göre daha az yan etkiye sahip olabileceği düşünülmektedir. Ancak, jinekomasti için kullanımı daha az yaygındır.

• Aromataz İnhibitörleri (Aİ’ler): Testolakton, anastrozol veya letrozol gibi ilaçlar, androjenlerin (testosteron) östrojene dönüşümünü sağlayan aromataz enzimini inhibe ederek (baskılayarak) vücuttaki östrojen üretimini azaltır. İdiyopatik jinekomastideki etkinlikleri SERM’lere göre genellikle daha az tutarlıdır ve genellikle ilk tercih edilen ilaç grubu değillerdir. Özellikle östrojen seviyelerinin yüksek olduğu kanıtlanmış vakalarda daha mantıklı olabilir, ancak idiyopatik vakalarda bu durum söz konusu değildir.

• Androjen Tedavisi (Testosteron): İdiyopatik jinekomastide, tanım gereği testosteron seviyeleri normal olduğu için, testosteron tedavisi genellikle endike değildir ve hatta durumu kötüleştirebilir (fazla testosteronun östrojene dönüşümü nedeniyle). Sadece kanıtlanmış hipogonadizm varlığında düşünülür.

Tıbbi tedavinin etkinliği genellikle sınırlıdır ve tedavi kesildikten sonra jinekomastinin tekrarlama (nüks) olasılığı vardır. Bu ilaçların jinekomasti tedavisinde kullanımı genellikle “off-label” (yani, ilacın bu endikasyon için resmi onayı olmaksızın) şeklindedir.

Cerrahi Tedavi (Jinekomasti Ameliyatı)

Tıbbi tedaviye yanıt vermeyen, uzun süredir devam eden (kronikleşmiş ve fibrotikleşmiş), belirgin ve hastada ciddi estetik veya psikososyal rahatsızlığa (beden imajı sorunları, özgüven eksikliği, sosyal kaçınma vb.) neden olan idiyopatik jinekomasti vakalarında en etkili, en kesin ve genellikle en kalıcı çözüm cerrahi müdahaledir.

Cerrahi tedavi, temel olarak iki ana teknik veya bunların kombinasyonunu içerir

Subkütan Mastektomi (Glandüler Doku Eksizyonu)

Meme başı ve areola kompleksi korunarak, alttaki fazla glandüler meme dokusunun cerrahi olarak çıkarılması işlemidir. Genellikle periareolar (meme başı çevresi) bir kesi ile yapılır.

Liposuction (Yağ Alma)

Meme bölgesindeki fazla yağ dokusunun, küçük kesilerden sokulan ince kanüller ve vakum yardımıyla emilerek alınması işlemidir. İdiyopatik jinekomastide eğer yağlı bir komponent de varsa veya konturları düzeltmek amacıyla kullanılabilir.

Kombine Teknik

Çoğu durumda, en iyi sonuçları elde etmek için hem liposuction hem de glandüler doku eksizyonu birlikte uygulanır.

Eğer ciltte belirgin bir fazlalık veya sarkma varsa (genellikle idiyopatik jinekomastiden ziyade, şiddetli jinekomasti veya aşırı kilo kaybı sonrası görülür), ek olarak cilt eksizyonu ve meme başı-areola kompleksinin yeniden konumlandırılması gibi mastopeksi teknikleri de gerekebilir.

Cerrahi tedavi, genellikle tatmin edici ve kalıcı estetik sonuçlar sunar, hastanın yaşam kalitesini ve psikososyal iyilik halini önemli ölçüde artırır.

Özetle, idiyopatik jinekomasti, altta yatan herhangi bir bilinen nedenin saptanamadığı jinekomasti vakalarını tanımlar. Tanısı, kapsamlı bir klinik ve laboratuvar değerlendirmesi ile diğer tüm olası nedenlerin dışlanması sürecini gerektirir. Tedavi seçenekleri, durumun şiddetine, hastanın yaşına ve beklentilerine göre gözlem, medikal tedavi (genellikle sınırlı başarıyla) ve cerrahi tedaviyi içerir. Cerrahi tedavi, özellikle kalıcı ve rahatsız edici vakalarda en etkili çözüm olarak kabul edilir. Altta yatan kesin mekanizmalar tam olarak anlaşılamamış olsa da, meme dokusunun hormonal etkilere karşı genetik olarak belirlenmiş artmış bir duyarlılığı veya lokal doku düzeyindeki ince hormonal dengesizliklerin rol oynadığı düşünülmektedir.

Ne Öğrendik

İdiyopatik jinekomasti, bilinen tüm nedenler dışlandıktan sonra konulan bir tanıdır ve altta yatan mekanizmalar tam olarak anlaşılamamış olsa da, meme dokusunun hormonlara karşı artmış lokal duyarlılığı veya saptanamayan ince hormonal dengesizlikler rol oynayabilir; tedavi seçenekleri gözlem, sınırlı etkili medikal tedavi ve kalıcı çözüm için cerrahi müdahaleyi içerir.

Kaynaklar

1. Braunstein GD. Clinical practice. Gynecomastia. N Engl J Med. 2007 Sep 20;357(12):1229-37. PMID: 17881754.

2. Narula HS, Carlson HE. Gynaecomastia–pathophysiology, diagnosis and treatment. Nat Rev Endocrinol. 2014 Nov;10(11):684-98. Epub 2014 Aug 12. PMID: 25112235.

3. Vandeven HA, Pensler JM. Gynecomastia. 2023 Aug 8. In: StatPearls [Internet]. Treasure Island (FL): StatPearls Publishing; 2025 Jan–. PMID: 28613563.

4. Brodie AM. Aromatase inhibitors in the treatment of breast cancer. J Steroid Biochem Mol Biol. 1994 Jun;49(4-6):281-7. PMID: 8043490.

5. Hammond DC. Surgical correction of gynecomastia. Plast Reconstr Surg. 2009 Jul;124(1 Suppl):61e-68e. PMID: 19568140.